Elif Şafak, aklında ne olduğunu, aslında ne düşündüğünü ya da düşlediğini onu yazıya dökmeden önce bilemeyeceğini söylüyor. Ben de fark ettim ki bu durum ona özel değil. Ben de parmaklarım klavyedeki tuşlara dokunmadan evvel aklımdakileri berrak bir şekilde göremiyorum, zihin aynam bulanık.. Hatta öyle ki hakkında yazmak istediğim ama ne yazacağımı bilmediğim bir şey olduğunda ilk önce parmaklarımın klavyede özgürce dolaşmasına izin vermem gerekiyor. O ilk söylenmesi gerekenler söylenmedikçe diğerlerini yani daha iyilerini, daha düzenlilerini, daha anlamlılarını söyleyemiyorum..
İşte bu blogu da en temelde bu sebeple istedim. Zihin aynamı berraklaştırmak, yolumu daha net görebilmek için!
Başka bir sebep de insanın paylaşmaya olan ihtiyacı... Yani istiyorsunuz ki fikir dünyanızda olan bitenleri ya da gördüğünüz güzel bir filmi, okuduğunuz güzel bir yazıyı şiiri, gezdiğiniz bir mekanı ve hatta yediğiniz lezzetli bir yemeği anlatasınız. 140 karaktere sığdıramadığınız cümlelerinizi paylaşasınız. Hem de öyle olsun ki canınız istediği zaman geri dönüp bir zamanlar ne düşündüğünü görebilesiniz. Bir nevi zamanın yazı ile fotoğrafını çekmek yani.
İşte bu sebeplerden blog yazmaya karar verdim. Güzel paylaşımlar yapmak dileğiyle :)