4 Aralık 2016 Pazar

Mazeretim Var, Diyetteyim Ben

Biraz Karatay diyeti biraz o bu diyeti.. Nette yapılan diyet araştırmaları ve eldeki imkanlar neticesinde pişirebildiklerimle yapılan bir diyet listesi göreceksiniz bu postta..
Sevdiceğim yemek yemenin ve ben de sebze yemeği yapmamanın ucunu biraz kaçırınca durumumuz maalesef bu oldu. 1.70 boylarında ve 87 kilo bir koca çıktı ortaya.. Yaklaşık 15 ay önce 70 kilo olan adam, şimdi 87.. Varın durumun vehametini siz düşünün. 

Bu kiloları aldırdığım gibi verdirmek de boynumun borcu.. Sevdiceğim pek gönüllü olmadığından işim biraz zor biliyorum..

O zaman başlasın bu haftanın diyet programı... Pazartesiden değil, hemen başlasın. 

Diyet programının temel kurallarını Karatay diyetinden aldım: "un yok, şeker yok" Karatay diyetinde istediğin kadar kuruyemiş yemek serbestmiş ama benim kafama pek yatmadı. O yüzden bu kısmı es geçiyorum. 

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
PAZAR

Sabah: 8 zeytin, yoğurtlu tuzlu haşlanmış bir adet havuç rendesi, marul-maydonoz-roka-yumurta karışımı, beyaz peynir ve maydanoz karışımı,2 dilim domates. 1 dilim ekmek( kıyamadım napıyım, 1 dilimden bir şey olmaz)
(Domatesler yazdan kalma, doğal. Normalde kışın domates yemeyin)

Öğle: "Oğuzhan dışarı çıktı, iskender ve künefe yememesi için uğraş" 

Akşam: Brokoli salatası (Brokoli hafif diri kalacak şekilde haşlanır, azcııık zeytinyağı eklenir ve tuzlanır. ) Yanına önceden haşladığım havuçlardan koyacağım.. Arzu edersek yoğurtla ya da öylece yeriz.. Bir küçük kase tarhana çorbası. 

Akşam üstü atıştırması: 1 elma 1 muz rondolandı, soğuk sütle smoothie yapacağım.

PAZARTESİ

Sabah: 8 zeytin, yoğurtlu tuzlu haşlanmış bir adet havuç rendesi, marul-maydonoz-roka-yumurta karışımı, beyaz peynir ve maydanoz karışımı, 1 dilim ekmek

Öğlen: İş yerinin yemekhanesinde ne varsa, ekmeksiz olarak yenecek ve asla tatlı yenmeyecek.

Akşam: 1 küçük kase tarhana çorbası, 1 yemek kaşığı zeytinyağı ile yapılmış kıymalı karnı bahar yemeği

Akşam üstü atıştırması: çayın yanında biraz kiraz kurusu ya da gün kurusu kayısı da olur. 

SALI

Sabah: 6 zeytin, yoğurtlu tuzlu haşlanmış bir adet havuç rendesi,  haşlanmış yumurta, beyaz peynir ve maydanoz karışımı, 1 dilim ekmek.  

Akşam: Bezelye yemeği (içinde garnitür ve bezelye var)

Akşam üstü atıştırması: taze meyve (yarım dilim elma, 1 muz ve mandalina) 

ÇARŞAMBA

Sabah: mantar közleme ve  biber közleme ( köz tavasında mantarlar, tost makinesinde de biberler hızlıca közleniyor) 1 dilim ekmek

Akşam: yumurtalı ıspanak kavurması, yoğurt

Akşam atıştırması: çay yanına kiraz kurusu, 2 ceviz ve gün kurusu kayısısı.

PERŞEMBE

Sabah: 6 zeytin, yoğurtlu tuzlu haşlanmış bir adet havuç rendesi,  haşlanmış yumurta, beyaz peynir ve maydanoz karışımı, 1 dilim ekmek.

Akşam:  patlıcan salatası ( yazdan közlenip dolaba atılmış patlıcan, içine domates,soğan)

Akşam atıştırması: taze meyve

CUMA

Sabah: 6 zeytin,  haşlanmış yumurta, beyaz peynir ve maydanoz karışımı, 1 dilim ekmek.

Akşam: Garnitürlü ve çok az erişteli yeşil mercimek yemeği, yoğurt tarator

Akşam atıştırması: 1 küçük bitter çikolata, Türk kahvesi (bunu ikimizde hakettik artık)

CUMARTESİ

Sabah: "Kayınvalidemdeyiz..Diyete küçük bir mola"

Öğlen-akşam arası: Yumurtalı taze fasülye kavurması

Akşam atıştırması: taze meyve
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Aralarda yemeklerin yanına meze olarak şunları ekleyebilirim;

1- közlenmiş kırmızı biber ve yoğurt karışımı,
2- soğan ve maydanoz karışımı,
3- rendelenmiş turp, rendelenmiş havuç, 
4-çoban salatası, 
5-az kavrulmuş kereviz ve yoğurt karışımı 
6- piyaz 

Öğle ve akşam atıştırması olarak, ıhlamur ya da kuşburnu mükemmel olur. Yanına az miktarda, hünnap, trabzon hurması kurusu, kiraz kurusu, ceviz, incir veya gün kurusu kayısı ekleyebilirim. Elimde ne varsa o zaman artık.

Ispanağı ve taze fasülyeyi yemek olarak sevmiyoruz, bu yüzden kavurmasını yapıyorum hep. 

Ayrıca kereviz, pırasa ve kabak yemeklerini de yemediğimiz için seçeneklerim baya azdı. 

87.2 ile başladık pazar gününe... Haftaya pazar günü sonucu yazacağım. Hedefim bir hafta da bir kilo verdirmek, bakalım nasıl olacak. 

Verdiremezsem başka diyetisten bulabilir tabii :)) 

8 Temmuz 2016 Cuma

Sarımsak Soğan ve Aşk üzerine

Eski çağlarda geçtiği rivayet edilen aşk hikayelerinde; kızlarını fakir ama gururlu oğlana vermek istemeyen babalar, nişanlı kızlara yan bakan ağalar, delinmesi gereken dağlar, aşılması gereken çöller  "aşk"ın geçmek zorunda olduğu sınavlar olmuş.. Modern çağda ise "aşk"ın verdiği en önemli sınavlardan biri soğan ve sarımsak ikilisi...

Zeytinyağlı salatadaki soğana, mantının üstüne dökülen sarımsaklı yoğurda ve soğan sarımsakla yapılan bilimum yiyeceğe bayılan Türk erkekleri, modern çağın aşık kadınları için büyük bir sınav oluşturuyor. Eski Türk filmlerindeki, ağacın etrafında dönüp de yakalamaca oyunu kadınların hayallerini süslerken, pek çok erkeğin hayalini ise tahta sofranın üstünde soğanın cücüğünü tek yumrukta çıkarıp da yeme sahnesi süslüyor. (Şimdi siz bilmezsiniz, soğanın cücüğü ortasında yer alır ve en lezzetli yeridir)

Bir yandan aşık olduğu adamı mutlu etmek isteyen kadın, bir yandan genzinde hissettiği sarımsak kokusu, gözlerinde soğanın sebep olduğu yaşlarla çetin bir aşk sınavı veriyor. Acaba bu sınavı kim kazanacak? Kocasının önüne parmaklarını yalayarak yiyeceği bir yemek koyma isteği mi yoksa soğana karşı duyduğu tiksinti mi... Üstelik soğan sarımsak dediğin de oldukça sağlıklı, antibiyotik niyetine yenebilecek yiyecekler.

Modern çağın modernize kadını için soğan sarımsak yemenin önündeki tek engel, tadı da değil üstelik.. Kendisi de farkında değil ama bu yiyeceklerin onun zihnindeki yankısı, bir toplumsal statüye işaret ediyor: eğitim seviyesi düşük alt gelir grubu. Halbuki bizim modernize kadınımız, her ne kadar babasının uçağıyla sabah kahvaltısına Şanzelize'ye gitmiyorsa da, yüksek okullar bitirmiş eğitimli modern bir kadın..  Hem her şeyin ötesinde o bir kadın. Zerafetin, güzelliğin timsali.. Nasıl öyle kokan bir şeyler yesin yahu!

Zavallı modern kadın, zihnindeki bu sesler bir yana kocasına duyduğu aşk bir yana... Acaba bu sınavı kim kazanacak? Kocasına pişirdiği kuru fasülye pilavın yanına, soğanlı bir salata yapabilecek mi? İşte bu soru, modern çağın aşklarının verdiği en önemli sınavlardan biri.

:P
Not 1:  Hayatta üzülecek zaten yeterince şey var.. İki kelam karaladım şuraya gülelim diye. Umarım okurken eğlenmişsinizdir kuzum.
Not 2: Bu yazıyı okurken Ezginin Günlüğü'nden Yastıklı Şarkı'yı dinleyiverin.
Not 3:  Ben bugün soğanlı nohut yemeği ve pilav yaptım. Ellerime sağlık :P :)

28 Haziran 2016 Salı

Güzellik ve Hoşluk




Elif Şafak, Baba ve Piç'de biraz bahsetmiş:


"Zeliha Teyze, Asya'nın ona çekmediğini açıkça görebiliyordu. Güzel değildi, muhtemelen de asla olmayacaktı. Vücudunda ya da yüzünde bir acayiplik olduğundan değil. Aslında ayrı ayrı bakıldığında her yeri biçimliydi; boyu, kilosu, kıvırcık kuzguni saçları, çenesi... ama hepsi bir araya geldiğinde toplamda bir bozukluk vardı. Çirkin de değildi, hem de hiç değil. Vasat bir hoşluğu vardı, bakması güzel ama bakanın aklında yer etmeyecek türden. Yüzü öyle sıradandı ki onunla ilk kez karşılaşanların çoğu daha önce karşılaştıkları hissine kapılıyordu. Şu aşamada "güzel"den ziyade,  "hoş" iltifatını koparabilirdi olsa olsa. Bunda bir beis yoktu elbette; tek sakıncası hayatının bu safhasında Asya hoş değil, güzel olmak peşindeydi. Doğrusu hoşluk kendisine yakıştırılmasını istediği son şeydi. Bundan yirmi yıl sonra vücudunu farklı bir gözle görmeye başlayacaktı. Asya gençliklerinden çekici olmasalar da orta yaşlarında gayet alımlı olabilen kadınlardandı. O zamana kadar dayanabilirse tabii..."

24 Haziran 2016 Cuma

Tezimin Fotoğrafı :)



Az önce eşimi fotoğraf makinesi almak için ikna etmeye çalışıyordum.. Eylülde planladığımız Karadeniz turundan önce almamız lazım diye düşünürken, işte o bomba cümle:
"Tezini bitir alayım"
-Hangisini?
-Farketmez

:D :D :D :D
.
.
.
.


Ben on yüz bir milyonuncu kez başlıyorum tezime, hadi byeeeeee

Ters Lale

                
Avrupa'nın gündemi, İngiltere referandumundan çıkan AB'den ayrılma yönündeki karar ve borsalarda düşüş...Bu haberin ilginçliği/beklenmezliği/(bence)beklenirliği dışında, kenarda 3 kuruşum olmadığına göre borsalardaki düşüş haberi  beni pek alakadar etmedi... Tamam tamam cahil cahil konuşmuyorum. Hepimiz aynı gemideyiz, çok "Bakkal Ahmet Amca" yorumu olsa da... 
 Benim gündemimse bugün hakkında daha yeni bilgi edindiğim endemik bir bitki "Ters Lale"... Okuduğum bir kitapta yalnızca Erzurum Karayazı'da yetişir dense de, google amcanın dediğine göre Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Gaziantep, Elazığ, Tunceli, Muş, Adıyaman, Van, Şırnak, Bingöl, Bitlis, Hakkari ve Siirt'te de yetişiyormuş.  Ayrıca boyu 75 cm civarlarında ve her dalında 6 lalenin ters büyüdüğü nadide bu çiçek, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nca koruma altına alınmış. 

Geçmişte Hakkari Bölgesi'nde yaşayan Asuri'lerin her sabah göbeğinden su yaydığı için 'Ağlayan lale' adını verdiği rivayet edilmiş. Hristiyanca rivayetlere göre,  Hz.İsa’nın çarmıha gerilişine şahit olan Hz. Meryem’in gözyaşlarının düştüğü yerde Ters Lale yetişmeye başlamış. Müslümanlara göre, Hz. Hasan ve Hüseyin’in Kerbela’da katledilişlerinden dolayı ve başka bir rivayete göre de Ferhat’la Şirin'in birbirine kavuşamaması nedeniyle Ters Lale’nin boynu bükük duruyormuş... Ters lale, hep hüznün sembolü olarak anılmış. 

16ıncı yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman Hollanda kralına bizim lalelerden hediye etmiş, sonrası malumunuz..Hollandalılar o kadar beğenmiş ki, bizden çok sahiplenmiş bu güzelliği. Sonra da dünyaya lale ihraç eden bir ülke haline gelmiş... Bizim tekrar lale ihracatına başlamamız ise yılları almış. Bugün ancak değerini bilmişiz... Ters lale ile ilgili olarak da Hollanda'lı bir turist çiftin, ters laleyi çok beğenmeleri üzerine 57 tane lale soğanını yurt dışına çıkarmak üzereyken gümrüklerde yakalandıklarını "Gümrüğe Terk Konular"dan okuyunca benim de aklıma 16ıncı yüzyıldaki halimiz geldi ... Aynen yazar gibi çok şükür bu sefer durdurmuşuz dedim.

Ters lale denince akla bir de hep Selimiye Camii gelir. Mimar Sinan'ın başyapıtı olarak tanımladığı Selimiye, başka bir çok özelliği ile harikalar sunuyorken, ters lalesi ile daha bi çok anılır olmuş. En bilinen rivayet, Selimiye'nin üzerine yapılacağı arsanın sahibi tarafından satılmak istenmediği, bu sebeple de arsanını satmak istemeyen huysuz kadını sembolen Mimar Sinan'ın müezzin mahfilinin oraya bir ters lale kondurduğu... Ancak bugün okuduğum ve bana daha olası gelen rivayet ise şöyle: 

 "Allahü Teala'nın doksan dokuz ismine işaret olsun diye çiniler üzerine doksan dokuz çeşit lale motifi işlenmesine emredeMimar Sinan, motiflerin yanlışlıkla doksan sekizde kaldığını işitince "Öyle kalsın, kalsın ki acizliğimiz, kulluğumuz ortaya çıksın. Acizliğimize işaret olarak da doksan dokuzuncu lale motifi müezzin mahfili direğine kazınsın ama ters olarak" demiştir." (haberler.com) 

Bu yazının rengi de, böyle ters lale kırmızısı olsun :) 

23 Haziran 2016 Perşembe

Tez Dönemi ve Yetersizlik Sendromu Üstüne...

 
Bu hafta işe gitmemek için o kadar ayak sürüdüm ki... Pazartesiden başlayarak "keşke bugün cuma olsa" diye söylendim. Her seferinde eşimin suratı düşüyor, "neden?" diyor.. "Ertesi gün tatil olurdu" cevabını duyunca da "dövüyorlar mı seni işte anlamadım ki" diyor şaşırıyor..
Bu hafta her günü sanki bir hafta uzunluğunda geçirdiğimden, dün tam iftarda yine aynı cümleyi kurdum.. Yine aynı konuşma, ancak bu sefer daha fazla cümlelerle.. Eşim, iftarını yarım yamalak yapıyor ve başlıyoruz terapiye :)
-Keşke buıgün cuma olsaydı..
-Her gün aynı şeyi söylüyorsun, anlamıyorum ki dövüyorlar mı seni işte..Cuma olsa ne olacak ki?
-Evde olurdum ne güzel
-Evde de temizlik yapacaksın, sanki ramazanda ne yapacaksın ki...
İçimden evet, diyorum..."Ama ev güvenli" .
-Olsun, evimdeyim en azından.. İşte tez yazmam gerekecek, daha yüksek lisans tezimi bile bitiremedim.. Hem sonra yeterlilik sınavı var, biliyorsun geçen sınavda da yüksek puan alamamıştım. Kendimi çok yetersiz hissediyorum, yetmediğimi düşünüyorum.
-Yeterince çalışmamıştın.. Tezini de bitirmek istesen şimdiye çoktan bitirmiştin. Boş yere telaş ediyorsun, başaracaksın.
-Ama yine de çalışmıştım, az da olsa.. (Doğru ya aklım nişanda falandı.)
                              
Sevdiceğime göre, herkesin girmek için can atacağı bir işte çalışıyorum. Üstelik buranın entellektüel bir seviyesi var ki ben ona çoktan adapte olmuşum. Bana daha azına razı olduğumuz günleri hatırlatıyor, şükrediyorum.
Eşimin beni cesaretlendirme ve toparlama, ağlamaklı yüz ifademi düzeltme işlemi bütün akşam sürüyor... Elime kağıt kalem aldırıyor ve başlıyoruz tez için çalışma konuları yazmaya. Sonra bir strateji, önce şu sonra bu yapılacak...
Hayatta en güvendiği kişi benmişim, öyle diyor.
Kafam rahat bir şekilde uykuya dalıyorum. Rüyamda eşim yanımda araba kullanıyorum, tabii yavaş yavaş ve endişeli bir şekilde.Sonra birden camlar buğulanıyor, önümü göremiyorum, kaza yapma korkusu tavan yapıyor... Sonra birden bir yerlerdeyiz, eşim geçmiş direksiyona, güvendeyim.

Oh çok şükür... Bin şükür! Sabah oldu ve ben sızlanmadan geldim bugün işime. Yapacaklarım belli, stratejimizi sabah tekrar edip çıktı evden sevdiceğim. Sonsuz şükürler olsun, dilimden dikenimden anlayan bu adamı bana verdiği için Rabbime!

Her şey güzel olacak. Inşallah, amin!

10 Mayıs 2016 Salı

Çınar Geldi!!

Günlerden 9 Mayıs! Çınar bebeğin dünyaya gelme tarihi... Annesinin karnına elini koyup da hissettiğimiz minik ama kuvvetli tekmeler, şimdi bir vücuda bürünmüş karşımıza geçti.. Kırmızı ve sevimli yüzüyle kalplerimizi hayret ve şükür semalarında gezdirdi.
Sabah erkenden gidip, dostumun bu zor ve sevinçli anında yanında olmak istedim. Ben ondan çok korkuyorum belki, ama tabii bütün fikirlerimi kendime sakladım...Gülümsemelerden ve "çok kolay ve güzel olacak, Çınar'ını kucağına alacaksın" lardan başka bir şey yok.. Yüzü tedirgin, sevinçli, karmaşık...
Ve ameliyat odasına girince, damlalar saklandıkları yerlerden çıktılar tabi... Birazdan sevinçli bir haber alacakda olsa insan o an daha çok dostuna olacaklardan korkuyor...
Yaklaşık 40 dakika sonra, ve her şey yolunda... Annesi sağlıklı, Çınar bebek sağlıklı...
Şükür ve sevinçten başka ne kalıyor insana :)