28 Haziran 2016 Salı

Güzellik ve Hoşluk




Elif Şafak, Baba ve Piç'de biraz bahsetmiş:


"Zeliha Teyze, Asya'nın ona çekmediğini açıkça görebiliyordu. Güzel değildi, muhtemelen de asla olmayacaktı. Vücudunda ya da yüzünde bir acayiplik olduğundan değil. Aslında ayrı ayrı bakıldığında her yeri biçimliydi; boyu, kilosu, kıvırcık kuzguni saçları, çenesi... ama hepsi bir araya geldiğinde toplamda bir bozukluk vardı. Çirkin de değildi, hem de hiç değil. Vasat bir hoşluğu vardı, bakması güzel ama bakanın aklında yer etmeyecek türden. Yüzü öyle sıradandı ki onunla ilk kez karşılaşanların çoğu daha önce karşılaştıkları hissine kapılıyordu. Şu aşamada "güzel"den ziyade,  "hoş" iltifatını koparabilirdi olsa olsa. Bunda bir beis yoktu elbette; tek sakıncası hayatının bu safhasında Asya hoş değil, güzel olmak peşindeydi. Doğrusu hoşluk kendisine yakıştırılmasını istediği son şeydi. Bundan yirmi yıl sonra vücudunu farklı bir gözle görmeye başlayacaktı. Asya gençliklerinden çekici olmasalar da orta yaşlarında gayet alımlı olabilen kadınlardandı. O zamana kadar dayanabilirse tabii..."

24 Haziran 2016 Cuma

Tezimin Fotoğrafı :)



Az önce eşimi fotoğraf makinesi almak için ikna etmeye çalışıyordum.. Eylülde planladığımız Karadeniz turundan önce almamız lazım diye düşünürken, işte o bomba cümle:
"Tezini bitir alayım"
-Hangisini?
-Farketmez

:D :D :D :D
.
.
.
.


Ben on yüz bir milyonuncu kez başlıyorum tezime, hadi byeeeeee

Ters Lale

                
Avrupa'nın gündemi, İngiltere referandumundan çıkan AB'den ayrılma yönündeki karar ve borsalarda düşüş...Bu haberin ilginçliği/beklenmezliği/(bence)beklenirliği dışında, kenarda 3 kuruşum olmadığına göre borsalardaki düşüş haberi  beni pek alakadar etmedi... Tamam tamam cahil cahil konuşmuyorum. Hepimiz aynı gemideyiz, çok "Bakkal Ahmet Amca" yorumu olsa da... 
 Benim gündemimse bugün hakkında daha yeni bilgi edindiğim endemik bir bitki "Ters Lale"... Okuduğum bir kitapta yalnızca Erzurum Karayazı'da yetişir dense de, google amcanın dediğine göre Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Gaziantep, Elazığ, Tunceli, Muş, Adıyaman, Van, Şırnak, Bingöl, Bitlis, Hakkari ve Siirt'te de yetişiyormuş.  Ayrıca boyu 75 cm civarlarında ve her dalında 6 lalenin ters büyüdüğü nadide bu çiçek, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nca koruma altına alınmış. 

Geçmişte Hakkari Bölgesi'nde yaşayan Asuri'lerin her sabah göbeğinden su yaydığı için 'Ağlayan lale' adını verdiği rivayet edilmiş. Hristiyanca rivayetlere göre,  Hz.İsa’nın çarmıha gerilişine şahit olan Hz. Meryem’in gözyaşlarının düştüğü yerde Ters Lale yetişmeye başlamış. Müslümanlara göre, Hz. Hasan ve Hüseyin’in Kerbela’da katledilişlerinden dolayı ve başka bir rivayete göre de Ferhat’la Şirin'in birbirine kavuşamaması nedeniyle Ters Lale’nin boynu bükük duruyormuş... Ters lale, hep hüznün sembolü olarak anılmış. 

16ıncı yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman Hollanda kralına bizim lalelerden hediye etmiş, sonrası malumunuz..Hollandalılar o kadar beğenmiş ki, bizden çok sahiplenmiş bu güzelliği. Sonra da dünyaya lale ihraç eden bir ülke haline gelmiş... Bizim tekrar lale ihracatına başlamamız ise yılları almış. Bugün ancak değerini bilmişiz... Ters lale ile ilgili olarak da Hollanda'lı bir turist çiftin, ters laleyi çok beğenmeleri üzerine 57 tane lale soğanını yurt dışına çıkarmak üzereyken gümrüklerde yakalandıklarını "Gümrüğe Terk Konular"dan okuyunca benim de aklıma 16ıncı yüzyıldaki halimiz geldi ... Aynen yazar gibi çok şükür bu sefer durdurmuşuz dedim.

Ters lale denince akla bir de hep Selimiye Camii gelir. Mimar Sinan'ın başyapıtı olarak tanımladığı Selimiye, başka bir çok özelliği ile harikalar sunuyorken, ters lalesi ile daha bi çok anılır olmuş. En bilinen rivayet, Selimiye'nin üzerine yapılacağı arsanın sahibi tarafından satılmak istenmediği, bu sebeple de arsanını satmak istemeyen huysuz kadını sembolen Mimar Sinan'ın müezzin mahfilinin oraya bir ters lale kondurduğu... Ancak bugün okuduğum ve bana daha olası gelen rivayet ise şöyle: 

 "Allahü Teala'nın doksan dokuz ismine işaret olsun diye çiniler üzerine doksan dokuz çeşit lale motifi işlenmesine emredeMimar Sinan, motiflerin yanlışlıkla doksan sekizde kaldığını işitince "Öyle kalsın, kalsın ki acizliğimiz, kulluğumuz ortaya çıksın. Acizliğimize işaret olarak da doksan dokuzuncu lale motifi müezzin mahfili direğine kazınsın ama ters olarak" demiştir." (haberler.com) 

Bu yazının rengi de, böyle ters lale kırmızısı olsun :) 

23 Haziran 2016 Perşembe

Tez Dönemi ve Yetersizlik Sendromu Üstüne...

 
Bu hafta işe gitmemek için o kadar ayak sürüdüm ki... Pazartesiden başlayarak "keşke bugün cuma olsa" diye söylendim. Her seferinde eşimin suratı düşüyor, "neden?" diyor.. "Ertesi gün tatil olurdu" cevabını duyunca da "dövüyorlar mı seni işte anlamadım ki" diyor şaşırıyor..
Bu hafta her günü sanki bir hafta uzunluğunda geçirdiğimden, dün tam iftarda yine aynı cümleyi kurdum.. Yine aynı konuşma, ancak bu sefer daha fazla cümlelerle.. Eşim, iftarını yarım yamalak yapıyor ve başlıyoruz terapiye :)
-Keşke buıgün cuma olsaydı..
-Her gün aynı şeyi söylüyorsun, anlamıyorum ki dövüyorlar mı seni işte..Cuma olsa ne olacak ki?
-Evde olurdum ne güzel
-Evde de temizlik yapacaksın, sanki ramazanda ne yapacaksın ki...
İçimden evet, diyorum..."Ama ev güvenli" .
-Olsun, evimdeyim en azından.. İşte tez yazmam gerekecek, daha yüksek lisans tezimi bile bitiremedim.. Hem sonra yeterlilik sınavı var, biliyorsun geçen sınavda da yüksek puan alamamıştım. Kendimi çok yetersiz hissediyorum, yetmediğimi düşünüyorum.
-Yeterince çalışmamıştın.. Tezini de bitirmek istesen şimdiye çoktan bitirmiştin. Boş yere telaş ediyorsun, başaracaksın.
-Ama yine de çalışmıştım, az da olsa.. (Doğru ya aklım nişanda falandı.)
                              
Sevdiceğime göre, herkesin girmek için can atacağı bir işte çalışıyorum. Üstelik buranın entellektüel bir seviyesi var ki ben ona çoktan adapte olmuşum. Bana daha azına razı olduğumuz günleri hatırlatıyor, şükrediyorum.
Eşimin beni cesaretlendirme ve toparlama, ağlamaklı yüz ifademi düzeltme işlemi bütün akşam sürüyor... Elime kağıt kalem aldırıyor ve başlıyoruz tez için çalışma konuları yazmaya. Sonra bir strateji, önce şu sonra bu yapılacak...
Hayatta en güvendiği kişi benmişim, öyle diyor.
Kafam rahat bir şekilde uykuya dalıyorum. Rüyamda eşim yanımda araba kullanıyorum, tabii yavaş yavaş ve endişeli bir şekilde.Sonra birden camlar buğulanıyor, önümü göremiyorum, kaza yapma korkusu tavan yapıyor... Sonra birden bir yerlerdeyiz, eşim geçmiş direksiyona, güvendeyim.

Oh çok şükür... Bin şükür! Sabah oldu ve ben sızlanmadan geldim bugün işime. Yapacaklarım belli, stratejimizi sabah tekrar edip çıktı evden sevdiceğim. Sonsuz şükürler olsun, dilimden dikenimden anlayan bu adamı bana verdiği için Rabbime!

Her şey güzel olacak. Inşallah, amin!